Antiphellos (Kaş)

Kaş, kendi tarihi seru¨veni içinde Patara, Xanthos, Antiphellos gibi önemli antik şehirlere sahip bir Anadolu medeniyeti olan Likyalıların liman şehri, bizim medeniyetimizde bir balıkçı kasabası ve köylerinde Yöru¨k ku¨ltu¨ru¨nu¨n hakim olduğu bir coğrafya… Şimdilerde ise özgu¨n ve önemli bir turizm merkezi, Akdeniz’in parlayan incisi; mavi bayraklı tertemiz plajları ve denizi, zengin sualtı yaşamı ve onun beslediği dalış turizmi, cıvıl cıvıl tatilcilerle yeşilin her tonuna ve el değmemiş koylara, maviliklere yelken açan yatları, limana su¨zu¨lerek inen yamaç paraşu¨tçu¨leri, doğa yu¨ru¨yu¨şleri,her köşesinden ayrı seyir zevki veren manzaraları ve gu¨nbatımları ile farklı ku¨ltu¨rlerin ve birikimlerin harmanlandığı özel bir yerdir.

Saklıkent

Toroslar’ın Akdeniz’e açılan birçok kanyonu arasında en etkileyici olanı Saklıkent’tir. Adını da kanyonun bitimindeki Likya şehri Arsada’nın konumundan alır. Hem göru¨ntu¨ hem tat olarak çok hoş olan çağlayanın suyunda yaz döneminde yu¨ru¨nebilirken, kışın su seviyesinin yu¨ksekliği ve hızı kanyona girişi engeller. Çamurunun deri hastalıklarına iyi geldiği söylenen kanyon, bir çoban tarafından tesadu¨fen keşfedilmiştir. Doğa sporları için elverişli olan Saklıkent’te dinlenmek ve yiyecek için restoranlar, konaklamak için ağaç evler bulmak mu¨mku¨ndu¨r.

Patara

12 km uzunluğundaki kumsalı ile du¨nyanın en gu¨zel plajlarından birine sahip olan Patara antik kenti, bir dönem Likya Birliği’nin başkentliğini yapmış, u¨ç oy hakkına sahip önemli bir kentti. Uzun zamandan beri Akdeniz Üniversitesi hocalarından Prof. Dr. Fahri Işık ve ekibi tarafından yapılan kazı çalışmalarında, son yılların en önemli arkeolojik bulguları olarak Likya Birliği Meclis Binası ve du¨nyanın en eski deniz feneri açığa çıkarılmıştır. Görkemli antik tiyatrosu, agorası, limanındaki tahıl silolarıyla zamanında etkin bir ticaret şehri olduğu bilinen Patara; aynı zamanda Noel Baba’nın doğum yeri ve Tarsuslu Aziz Pavlos ve Aziz Luka’nın Tyros’a giderken gemi değiştirdikleri liman olarak da tanınır. Şehirdeki Apollon Tapınağı, Delphi ve Delos’takiler kadar u¨nlu¨ ve önemliydi; Bu¨yu¨k İskender’in ve Roma İmparatoru Hadrianus ve karısının kente özel ilgi gösterdiğini biliyoruz. Patara, bu¨tu¨n tarihi boyunca hem dış gu¨çlerle hem de doğayla, kumullarla mu¨cadele etmek zorunda kalmış. Caretta caretta kaplumbağalarının yumurtlama alanlarından biri olduğu için çevresel koruma altına alınan Patara Plajı, hem doğası hem antik kalıntılarıyla nefes kesici bir gu¨zelliğe sahip. Antik şehrin hemen yanındaki Gelemiş köyu¨nde sezonda kalınabilecek yerler mevcuttur

Xantos

Xanthos, Likya’nın en uzun su¨reli başkenti ve politik ve ku¨ltu¨rel başarıların yanı sıra bu¨yu¨k felaketleri de yaşamış bir kent. Tarihçi Heredot’tan öğrendiğimize göre, MÖ 545’de Pers generali Harpagus’un saldırısına direnmek için Xanthoslu erkekler, bu¨tu¨n mal varlıklarını yakıp ailelerini öldu¨ru¨r, sonra da kanlarının son damlasına kadar Perslilerle savaşırlar. Şehir daha sonra yeniden inşa edilerek Atina ile politik ve ku¨ltu¨rel anlamda sıkı bir bağ kurar. Bu¨yu¨k İskender’in Xanthos’u almasından sonra pek çok yönetici değiştiren şehir, daha sonra Roma İmparatorluğu ile yakın ilişkiler geliştirir. Brutus, Octavianus ve Antonius’u devirmek için Xanthos’a gelip asker ve para istediğinde halk ona karşı çıkar. Ardından çıkan savaşı kaybederek yu¨zyıllar önce yaşadığı trajedinin bir benzerini yaşar. Daha sonra Marcus Antonius ve Vespasianus tarafından yeniden inşa edilmesine rağmen Xanthos, başkentliği Patara’ya kaptırır. Xanthos’un en önemli eserleri, 19. yy’da İngiltere’ye kaçırılmıştır. Bu nedenle Likya sanatının en gu¨zel örnekleri olan Nereidler Anıtı, Harpyler Anıtı, Payava Lahidi ve benzer pek çok antik eser, bugu¨n Londra’daki British Museum’da sergilenmektedir. Xanthos, UNESCO Du¨nya Ku¨ltu¨r Mirası Listesi’nde yer almaktadır.

Phellos

Phellos, çevresindeki dağlık bölgeye hakim bir tepe u¨zerinde, tarihi MÖ 700 yıllarına kadar uzanan bir antik şehirdir. Bölgedeki esas yerleşim, başlangıçta Phellos’tur, eski adı Antiphellos olan Kaş ise Phellos’un limanı işlevini göru¨r.Arkaik ve klasik dönemlerde Phellos’un sahip olduğu ekonomik ve sosyal önem, hem yerleşim ve sur boyutlarında hem de özellikle mezarlarında kendini göstermektedir. Kalenin doğu suruna yaslanan ku¨çu¨k Helenistik tiyatrosu, agorası ve mezarlarının bir arada oluşu ile Phellos’un planı, Xanthos’u andırır. Bizans döneminde kalenin bazı bölu¨mlerinin tadilattan geçirildiği ve burada depolanan tarım u¨ru¨nlerinin Antiphellos limanından ticaret yapılan kentlere gönderildiği du¨şu¨nu¨lmektedir. Phellos’ta Alman tarihçi Martin Zimmermann tarafından yu¨zey araştırması yapılmasına rağmen hiçbir kazı çalışması gerçekleştirilmemiştir.

Myra

Myra, MÖ 5. yy’dan sonra en önemli Likya şehirlerinden biri olmuştur. Akropol, antik tiyatro, bu¨tu¨n bir tepeye oyulmuş muhteşem ve kendine özgu¨ kaya mezarları ile deniz nekropolu¨nden oluşan kentte, Likya döneminin en etkileyici taş oyma figu¨rleri göru¨lu¨r.Antik şehrin diğer kısımları 6 metre derinliğinde kum ve toprakla örtu¨lu¨du¨r. Myra, Likya Birliği’nin en önemli altı şehrinden biriydi ve u¨ç oy hakkına sahipti. MS 141’deki depremden sonra yerli zenginlerin yardımları ve Roma’dan gelen para ile yeniden inşa edilmiş ve Roma dönemi boyunca da önemini korumuştur. MS 408 - 450 yılları arasında da, politik ve dini açıdan iyi organize olan yönetim biçimi ile Likya’nın başkentliğini yapmıştır. Bu antik kentin hemen yakınındaki Demre’de ise Noel Baba Kilisesi bulunur. Patara doğumlu Aziz Nikola, MS 350 yıllarında burada piskoposluk görevinde bulunurken; yardımseverliği, hastalara şifa vermesi ve mucizeler yaratmasıyla tanınmış; ölu¨mu¨nu¨n ardından “Aziz” olarak kabul edilmiş. Gu¨nu¨mu¨zde kilise hâlâ ayakta olan su¨tunları, mezar taşları, canlı renklerini koruyan mozaik ve freskleri göru¨lmeye değerdir. Ortodokslar için özel bir önem taşıyan kilise, her yıl 6 Aralık’ta, Aziz Nikola’ya dua ederek hacı olmak isteyen ziyaretçilerin akınına uğrar

Simena

Ku¨çu¨k bir Akdeniz balıkçı köyu¨ olan Üçağız (antik adı Theimioussa), turizmin nimetlerinden faydalansa da köylu¨ kadınların hâlâ kayıklarla balık avlamayı bırakmadıkları özgu¨n bir yerleşimdir. Turkuazla lacivertin su¨rekli oynaştığı denizde, hem Kekova tekne ve kano turlarının başlangıç noktası, hem de mavi tur yolculuğunun önemli bir durağı olan köyde az sayıda ama kaliteli restoranların yanı sıra pansiyon ve hediyelik eşya du¨kkanları bulunur. Üçağız’dan, sadece deniz yoluyla ulaşılabilen Kaleköy (Simena), SİT alanına dönu¨ştu¨ru¨ldu¨ğu¨ için yeni yapılaşmanın olmadığı, eski mimari dokunun korunduğu bir köydu¨r. Kökeni ta Likyalılara kadar giden ve bildiğimiz kadarıyla Haçlı Seferleri sırasında yeniden inşa edilen kalesi, eski taş evleri ve kaya mezarları ile sizi tarih içinde bir yolculuğa çıkarır. Kalenin doğu tarafında lahit mezarların bulunduğu nekropol ve denizin içindeki mezarlar, eşsiz bir göru¨ntu¨ oluşturur. Kalenin içinde Likya’nın en ku¨çu¨k tiyatrosu bulunur. Bu 80 kişilik tiyatronun özelliği, yekpare bir kayadan oyularak yapılmış olmasıdır. Kaleköy’u¨n tam karşısında Kekova Adası ve Batık Şehir yer alır. MS 141 ve 240 yıllarında meydana gelen depremlerden sonra şehir batmış, ada ise anakaradan ayrılmıştır. Sahipleri tarafından SİT alanı olan bu adada tutulan keçiler, batık şehrin merdivenlerinde yu¨ru¨r, sarnıçlardan su içerler

Meis

Kaş’ın tam karşısında tarihi dokusunu korumuş, ku¨çu¨k ve gu¨zel Yunan adası Meis durmaktadır. Tarih boyunca Meis ve Kaş iyi komşuluk ilişkileri içinde olmuştur. İki yerleşim arasındaki gu¨nlu¨k tekne seferleri Kaş’a gelen ziyaretçileriMeis’e taşırken,Meislileri de temel ihtiyaçlarını karşılamak u¨zere Kaş’taki pazar ve marketlere getirir. Ayrıca 2007 yazından itibaren resmi giriş kapısı kabul edilen Meis’ten, Rodos’a gu¨nlu¨k feribot ve uçak seferleri yapılmaktadır. Avrupa’da Likya mezarının bulunduğu tek yer olan ada, I. Du¨nya Savaşı ve II. Du¨nya Savaşı sonrası çok bu¨yu¨k göç yaşamış, halkın çoğunluğu adadan ayrılmıştır. Bugu¨n sadece 300 kişilik nu¨fusu barındıran; marina etrafındaki eski evleri, ara sokakları, kiliseleri, restore edilen cami ve mu¨zesiyle şirin bir beldedir.